Tweet |
Medipol Üniversitesi Vatan Klinikleri Göz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Göktuğ Demirci, yüksek tansiyon göze vereceği zararlar konusunda uyarıda bulundu. Doç. Dr. Göktuğ Demirci, “Toplumun yüzde 20’si hipertansiyon yani yüksek tansiyon hastası. Bu oran 45 ila 64 yaş grubunda yüzde 50’lere kadar artıyor. Beyin kanaması, felç, kalp, damar hastalıkları ve böbrek yetmezliğine yol açabilen hipertansiyonun vücutta en çok etkilediği organlar arasında göz de var. Hipertansiyonun gözün retina tabakasında yaptığı hasar nedeniyle, körlüğe kadar gidebilen hastalığa hipertansif retinopati deniliyor. Kan basıncının yükselmesiyle retina damarlarında bölgesel ya da yaygın daralmalar oluşup damar duvarlarında zamanla kalınlaşma şeklinde değişiklikler meydana geliyor. Yüksek basınç süresinin uzamasıyla damar dışına sızıntılar ve kanamalar başlıyor” ifadelerini kullandı.
TANSİYON YÜKSELDİKÇE RİSK BÜYÜYOR
“Tansiyon ne kadar yüksek ve ne kadar uzun süreliyse göze vereceği zarar o derece ağırdır” diyen Doç. Dr. Demirci, “Bu nedenle toplumdan her yaş grubundan bireylerin hipertansiyon açısından değerlendirilmesi yılda en az bir kez değerlendirilmesi gerekiyor. Tansiyonun göze verdiği tahribat muayene sırasında tanı alıyor. Göz bebeği genişletilerek yapılacak göz dibi muayenesi retinadaki damar değişiklikleri, yağ birikintileri, damar dışına çıkan sızıntılar veya kanamaları gösterir” açıklamasını yaptı.
HASTALIĞIN DÖRT EVRESİ
Göz doktorlarının yaptığı evrelendirme tanısı ve takibin, özellikle tedavinin etkinliğini izlemede çok önemli olduğunu vurgulayan Demirci, hipertansif retinopati’nin evreleri hakkında şu bilgileri verdi:
“İlk evrede retinanın arterlerinde orta dereceli bir daralma vardır. İkinci evrede damar daralmaları belirginleşmiş, retinada arter-ven çaprazlasma bölgelerinde arterler altındaki venin yönünü değiştirmiştir. Üçüncü evrede retina arterleri bakır tel görünümündedir. Arter-ven çaprazlasma bölgelerinde altta kalan veni ezer ve buna bağlı gerisindeki damar genişlemiştir. Retina yüzeyinde yaygın kanamalara ve eski damar dışı sızıntılarına ait sert eksüda denilen kalıntılara rastlanır. Dördüncü evrede ise optik diskte belirgin ödem vardır. Retina arterleri gümüş tel görünümünü almıştır, bu damarlarda anevrizma denen yer yer balonlaşmalar izlenebilir. Retina altındaki koroid bölgesinde dolaşımın bozulmasına bağlı enfarktüs alanları oluşur.”
LAZER VE YENİ NESİL İLAÇLAR UMUT OLABİLİR
Hipertansif retinopatinin tedavisinde en önemli basamağın hipertansiyonun tedavisi olduğunu söyleyen Demirci, “Yüksek kan basıncı tedavi edildikten sonra sıvı birikimi, beslenemeyen alanlar varsa lazer fotokoagülasyon veya göz içi iğneyle ilaçlar yapılabilir. Günümüzde antihipertansif ilaçların gelişimi sayesinde, şiddetli yüksek kan basınçlı hastalar dahi başarılı şekilde kontrol edilebiliyor ve beyin, böbrek, kalp, göz gibi pek çok organ yüksek kan basıncının etkilerinden korunabiliyor. Antihipertansif ilaçların etkinliklerini tayin etmede oftalmoskopi (Retina , makula ve optik diskin yapılarının gözlenmesi amacıyla yapılan işlem) çok değerli bir muayene yöntemidir. Evre 1 ve 2 hipertansif retinopati bulguları tam olarak geri dönüşümlüdür. Evre 3 belirtileri bile kan basıncı kontrol altına alındığı zaman dramatik olarak gerileyebilir. Ancak bu lezyonların düzelmelerinin haftalar hatta aylar alabileceği ve sonuçta az ya da çok bir görme kaybının kalabileceği akılda tutulmalıdır” diye konuştu.